Anarşistlerden Anarşistlere


Dünyada ve bu topraklarda anarşizm adına umutlarımızın arttığı bir dönemde, son yıllarda umutlarımızın üzerinde dolaşan bir karabasan ortaya çıkmaya, biçimlenmeye başladı. Tarihi boyunca manipülasyona dayalı pragmatik-sekter bir siyasi geleneğin egemen olduğu bu topraklarda, biz anarşistlerin asla kabul edemeyecekleri bir şey gerçekleşiyor: bu egemen siyasi gelenek, anarşistler arasında da boy gösteriyor ve anarşistler anarşistlere zor uyguluyor.

10 Şubat günü, kendisini anarşist olarak adlandıran bir grup, yine kendisini anarşist olarak tanımlayan ve vicdani retçi bir arkadaşımıza ustura, keser, beyzbol sopası ve gözyaşartıcı spreyle ölümcül bir saldırıda bulundu. Saldırıdan sonra şans eseri hayatta kalan arkadaşımızın ensesinde kulağının arkasına kadar uzanan bir ustura yarası, kafasında kırıklar ve vücudunun muhtelif yerlerinde darp izleri kaldı. Bu grubun, uzun bir zamandır süregelen şiddeti örgütleme ve fiiliyata geçirme zincirinin şimdilik son halkasıydı bu. “Hesap sorduk, soracağız” nidalarıyla vurdukları her darbe planlı ve organize şiddetlerinin aldığı ve alabileceği hali net bir şekilde gözler önüne serdi.

Şurası bir gerçek ki, anarşistler duygularına en az akılları kadar değer veren insanlardır. Bu özellikleri onları zaman zaman fevri ve hesapsız davranışlara itebilir. Ancak bu fevrilik ve hesapsızlık, doğası gereği arızidir; yani bu özellikler anarşist politikanın karakteri olamazlar. Arka arkaya aynı kişilerden gelen tehditler, sataşmalar ve saldırılar, bu planlanmış ve örgütlenmiş son saldırı olayıyla da birleşince, artık fevrilikle açıklanması olanaksız bir zorbalığın, "tutarlı bir politika”olarak bazı anarşistlerce benimsendiği gerçeğini ortaya çıkarıyor: farklı düşüneni, düşüncesini eleştiri veya polemik olarak ifade edeni zor yoluyla susturmak, kendi grupları dışında hiçbir anarşiste ve anarşist düşünceye yaşam hakkı tanımamak.

Böyle bir politika anarşist olamaz. Çünkü önyargıları özgürlük olan insanlar, bu özgürlüğü sadece kendi grupsal özgürlükleri olarak yorumlayamaz. Böylesine politik bir tavrı benimsemiş olan bu kişilerin, yıllardır bu ülkede yaşayan insanlar üzerinde tahakküm kurmuş, onları zor ile sindirmeye ve susturmaya çalışmış, susturamayınca öldürmüş egemen politikaların kurumları ve örgütlerini eleştirmeye hakları kalmaz.

O halde gelinen bu noktada ne yapılmalı? Yapılacak tek şey var: kendine anarşist diyen herkes oluşan manzaraya bir an için soğukkanlılıkla bakmalıdır. Birbirini susturmaya çalışarak varılabilecek hiç bir anarşist hedef olmadığını farketmelidir. Yüzyıllardır egemen olmuş, “önce kendi benzerine saldır” pragmatist ilkesinde ifadesini bulan iktidar politikaları ile elde edilebilecek hiç bir anarşist kazanım olamayacağını görmelidir. Aksine bunun, anarşizmin başına gelebilecek en ağır yenilgiden daha ağır sonuçları olacağının ayırdına varmalıdır. Anarşizm adına yapılmış ve daha da yapılacak onca güzel şeyi tümüyle değersizleştirecek bu tür bir iktidar politikası kamburunu anarşizmin sırtına yüklemeye kimsenin hakkı yoktur. Saldırıya uğrayan kişinin, saldırıya uğramasına neden olan yazısında dediği gibi: “Anarşizmin düşü komploculuğu, örtüklüğün getirdiği de dahil, kalıcı-geçici her tür otoriteyi ve kabadayı tavrını reddettiği, alternatif asker çağrışımlarına kapalı olduğu, kendi sıfatıyla da anılsa, her tür hükmetme ve sindirme girişimine karşı yüreklendirici ve ümitlendirici olduğu için özgürlük imkanı içermektedir.”

Bizler, anarşistlerin kendi aralarında, şiddetle yoğurulmuş bir kördöğüşünün içine çekilmelerine sonuna kadar karşı çıkacağız. Anarşizmi kendi politikalarına alet etmeye çalışan ve bunu şiddet yoluyla anarşistlere kabul ettirmeye çalışan bir anlayışı tümüyle red ediyoruz. Bu nedenle, bu saldırıya cevaben, bütün anarşistleri zorbalığı reddetmeye, kendi içlerinde bile olsa, bu yola sapanları teşhir ve tecrit etmeye çağırıyoruz. Yelpazenin hangi ucumda olursa olsun; anarşistlere düşen tarihi sorumluluk budur. Anarşizmin, bir iktidar kavgasına dönüştürülmesine seyirci kalmayacağız!

13 Şubat 2001

anarsistler@operamail.com